Kuran'da Kabir Azabı Var mı?

 



Kabir hayatı ve kabir azabına dair gelenekçi mezhepçi din anlayışı tarafından söylenenlerin tamamı gerçek dışıdır; "Kur'anı yalanlamadır"❗

📕 ''Kıyamet saati gelip çattığı gün, yattıkları mezarlarından kalkan günahkârlar, mezarlarında sadece çok kısa bir zaman kaldıklarına yemin edecekler. İşte onlar, vaktiyle hayattayken de böyle aldanıyorlardı.

Kendilerine doğru bilgi ve makbul iman verilenler, “Allah’ın kitabında haber verildiği üzere, siz Diriliş Günü'ne kadar mezarlarınızda kaldınız!” diyecekler, “İşte, Diriliş Günü budur fakat siz bunu bir türlü anlamaya yanaşmıyordunuz!”

(Rum/55-56)


Ölüm sonrası ile kıyametteki tekrar diriliş arasındaki süre sadece "bir an" kadardır, o kadar❗


📕 "Derken sûra üflenecek; işte o anda mezarlarından kalkıp Rab'lerine doğru koşacaklar."

Vay başımıza gelenler! diye bağırışıp <<Kim bizi kabirlerimizden, ölüm uykumuzdan uyandırdı? Eyvahlar olsun>>, 

diyecekler; 

"demek Rahman'ın vaad ettiği şey buymuş; meğer Elçiler doğru söylemişler". (Yasin/ 51-52)


Sadece bu âyet bile bu saçma ve Kur'an dışı bâtıl inanışı çürümeye yetiyor aslında❗


Kur'ana göre, Kıyamet Günü herkes hesaba çekilecek ve ondan sonra kimin nereye gideceği belirlenecektir. Yani hesaba çekilmeden, yargılanmadan ceza veya ödül söz konusu değildir❗


Uydurma rivayetlere dayalı gelenekçi din anlayışına göre; 

ölen kişi daha mezara konur konmaz sorgulama yapılıp cennet veya cehenneme sevkine karar verilecektir. 


Yani zaten yüce Allah'ın Kur'anda defalarca bildirdiği kıyametteki ilâhi yargılamaya gerek kalmadan o kişi hakkında kabirde sorgulama yapılacak, 

3-4 soruya verilen cevaplara göre karar verilmiş olacak ve 

''hâşâ'' kıyamet yargılaması;

 ''sonucu zaten belli olan bir gösteriden'' 

öteye gidemeyecektir❗


Şimdi kabir azabıyla ilgili rivayetlere bakalım;


❌ Ölü (ya da sizden biriniz) defnedildiği zaman ona siyah ve mavi gözlü (ki bunlardan birisine Münker diğerine Nekir denir) iki melek gelir ve derler ki: "Bu adam hakkında ne derdin?"

Bunun üzerine o kimse (ölmeden önce) söylediğini aynen söyler ve: 

"O, Allah’ın kulu ve Rasülüdür. Ben şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve Hz. Muhammed Allah’ın kulu ve elçisidir" der. Melekler: “Biz senin bunu söylediğini biliyorduk.” derler ve kabri yetmiş arşın kare genişletilerek içi nurla doldurulur ve ona “uyu” denir. O kimse: "Aileme döneyim ve onlara haber vereyim mi" der. Bunun üzerine onlar: "Uyu! Düğün gecesinde güveyin uyuduğu gibi uyu! Çünkü onu uykusundan ancak ailesinden en çok sevdiği kimse uyandırır" derler. O kişi, Allah onu o yatağından mahşere kaldırıncaya kadar (rahat rahat) uyur. 

Eğer o kimse münafık ise (soruya): “İnsanların (ona peygamber) dediklerini işittim ve ben de aynı şeyi söyledim, (doğru mudur) bilmiyorum” diye cevap verir. 

Melekler: "Biz senin bunu söylediğini biliyorduk" derler. Ardından toprağa:

"Çullan onun üzerine" denilir. Toprak onun üzerine çullanır; (bu sıkma neticesinde) kaburga kemikleri birbirine geçer. Allah onu yattığı yerden kaldırıncaya (mahşer için diriltinceye) kadar kabrinde azab görmeye devam eder.

(Müslim, Cennet, 17; Tirmizî, Cenâiz, 71; İbn Mâce, Zühd, 32; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 3-4)


Uydurma rivayetlere dayalı gelenekçi din anlayışı ''Kur'ana rağmen'' bu konuda kendine yol bulmak için her zaman yaptığı şeyi yapmış, adına hadis denilen ve Nebi'mizin söylediği ''iddia'' edilen iftiralarla dolu kaynaklara sığınmıştır.


❌ "Kabir, ya cennet bahçelerinden bir bahçe yahut cehennem çukurlarından bir çukurdur." 

(Tirmizî, Kıyamet, 26; el-Akidetu’t-Tahaviye,1/169; Ahmed b. Hanbel, el-Akide, s.64-76)


Bu rivayeti en iyi niyetle ele alsak bile burada bir benzetme iması olabilir. Yani ancak şu amaçla uydurulmuş olabilir; ameli iyi olan cennetlik kişi için ve cehennemlik bir amel sahibinin durumuna vurgu yapılmış olabilir. Bu söz gerçekten doğru olsa bile ancak hayattayken iyi amel ve kötü amel sahibi olanların kıyametteki durumuna bir vurgu yapılması için söylenmiş olabilir. Çünkü Kur’an kabir azabı diye bir azaptan bahsetmemiştir. Allah Resulü'nün de Kur’ana böyle bir azap çeşidi  eklemesinden zaten bahsedilemez. 


Bir başka rivayet ise şöyledir:

❌ ''İbn Abbas şöyle demiştir: Hazreti Peygamber Medine’deki (veya Mekke’deki) bahçelerden birine uğradı. Kabirlerinde azap gören iki insanın sesini duydu. Bunun üzerine şöyle buyurdu: “ikisi azap görüyorlar. (Kendilerince) büyük bir günah sebebiyle azap görmüyorlar. Oysa ki bu büyük bir günahtır. Birisi idrarından sakınmazdı. Diğeri ise insanlar arasında laf getirip götürürdü (koğuculuk yapardı)”. Sonra bir dal istedi. Dalı ikiye ayırarak her birinin kabrinin başına bir parça­sını koydu. Ona: “Ey Allah’ın Resulü bunu niçin yaptın” diye soruldu. Şöyle buyurdu: “Umulur ki bu dallar kurumadıkça onların azabı hafifletilir” 

(Buhârî, Vudû:55; İbnü Mâce, Tahâret:26   )


Kur’an en büyük günahı şirk olarak tanımlar. O zaman niçin kabir azabını en çok çekecek olanlar şirk işleyenler olmuyor❓ 


Kabir azabı ile ilgili rivayetlerin tamamı uydurmadır. 


Yukarıdaki rivayette geçen "idrar sıçratana kabir azabı vaat etmek" din ve akılla asla uyuşmayacak, hurafe ve uydurma zihniyetin bir ürünüdür ancak❗


Böyle bir şeyi Allah Resulü söylemiş olabilir mi❓ 


Bu durum ancak kendi düşüncelerine dinde yer açmak isteyenlerin Nebi'yi alet edip iftira atmalarından başka bir şey olamaz. 


Bunu ancak idrar ile ilgili ''obsessif'' düşüncelere sahip, takıntılı ve hastalıklı yani ''Arızalı'' bir zihniyete sahip birileri uydurmuş olabilir.


Kur’anın pek çok konuyu ilk muhataplarının anlam dünyası çerçevesinde ele alıp simgesel ve mecazi ifadelerle anlatmasını 

gelenekçi din anlayışına sahip din adamları hakiki anlatım tarzı sanmış, 

bu yanlış yaklaşım da dinin evrensel ve ebedi mesajlar içeren yapısına darbe vurmuştur. 


İşte bu bakış açısının bir sonucu olarak İslam dinine bir sürü akıl ve bilim dışı bilgi, safsata ve hurâfe boca edilmiştir. 


Bu durumun doğal bir sonucu olarak ''kabir hayatı ve kabir azabı'' denilen bu yanlış/bâtıl inanç, uydurma ve hurâfeye dayalı bir sürü rivayet üzerinden din adına doğru kabul edilerek ''Kur'ana rağmen'' din adına bir ''gerçeklikmiş'' gibi kabul edilmiştir.


Konuyu dinin tek ve yegâne kaynağı Kur'an âyetleri ile bitirelim.

Aşağıdaki âyet grubu bize azabın iki çeşit olduğunu, "Kabir Azabı" diye bir azap türünün olmadığını kanıtlıyor;


📕Firavun'a git! Çünkü o çok azdı.

De ki: Arınmayı ve seni Rabbimin yoluna iletmemi istermisin? Böylece O'nun korkusuyla kendine çekidüzen verirsin.

Ve ona en büyük âyeti gösterdi.

O ise hemen yalanladı ve isyan etti.

Sonra inkâr için olanca çabasını göstermek üzere sırtını döndü.

Derhal adamlarını topladı ve onlara bağırdı:

"Ben, sizin en yüce Râbb'inizim!" dedi.

Allah onu, herkese ibret olarak DÜNYA VE AHİRET AZABIYLA CEZALANDIRDI.  

(Nâzi'ât/17-25)


🤚Selam tek doğru yol rehberi Kur'ana tâbi olanlara olsun❗

Yorum Gönder

0 Yorumlar